DUDAKLARININ RENGİ
Dudakların bütün renklerin dışında kalan ve adını henüz benim bilmediğim bir renkte, Yaratıcı'nın belki de senin dudakların için yarattığı bir renkte gülümsemedin bana hiç ne acıdır. Kıvrımlarının inceliğinde kaybedemedim kendimi. Uzayıp giden yollar gibi aslında, yol uzadıkça insanın bu yolda kendini görememesi, nereye varacağını bilememesi. Dudakların henüz yolunu bilmediğim bir toprak. Beraber çizmemiz gereken bir harita belki de, henüz çizilmemiş yerler. Dudaklarında seyahet etmek istedim, orada yolun tam ortasında kalakalmak. Dudakların içinde beyaz kuleleri saklayan bir gece örtüsü aslında. İçindekileri tamamen kapattı. Gece ve gündüz gibi dudakların. Bazen birleşiyorlar, bazen ayrılıyorlar birbirinden. Bazen seher vakti gibi birbirine en yakın anı alıyorlar. Hiç bilmiyorum dudaklarının haritasını. Ne vakit gece ne vakit gündüz olurlar? Senle konuşamadık hep keskin açık olmalılar, bensiz birleşmeliler, sessiz kalmalılar. Dudakların ben yokken bütün kelimeleri yutmalı. Bütün harfleri öldürmeli içinde, hepsini hapsetmeli, hiçbirini dışarıya çıkarmamalıdır. Dudakların ancak ben varken kelimelere izin vermeli, ben varken konuşmalı, ben varken gülümseyen bir kıvrıma sahip olmalı. Dudakların benim kölem olmalı. Sadece istediklerimi söylemeli, sadece benim istediğim an kıvrılmalı. Dudaklarında saklı bir cennet olmalı. Belki dudaklarının kendisi. Ama muhakkak ki bir şeyler olmalı rengini bilmediğim dudaklarında. Bir büyü olmalı, bir söz olmalı ve bilmediğim bir dua olmalı. Onlarda kalışımın bir anlamı olmalı. Senin dudakların benim görmediğim bir şehir, benim gezmediğim bir sahil, benim yüzme bilmediğim bir nehir. Dudakların beni hapseden, tutan değerli bir safir. Dudaklarında kaldım, dudaklarının kıvrımında, ben sende kalakaldım.